Please activate JavaScript!
Please install Adobe Flash Player, click here for download

Projekt28

2015• NO 28 KADIN 30 SEMA BARBAROS E lbette bazı acılarımız olacak; hatırladıkça üzü- lecek, üzüldükçe yorulacak, yoruldukça öfkele- necek, öfkelendikçe sokağa çıkacağımız acılar… Diyarbakır’da barış için toplananların arasında patlayan bombayla sınırlı kalmadı. Ar- dından, umut olabilmek, açılan yaraları sarmak, gelece- ğin yüzü çocukların kahkasını duyabilmek için oyuncaklarla Suruç’a giden gençlerin yine bombayla katledilmesi geldi. Çocuklara umut olmak isterken kat- ledilen gençlerin acısı; yakınlarında ve arkadaşlarında onarılması zor bir yara açarken, toplumu da kaygıya, korkuya sürükledi. Aslında barışa, yaşama dair umudu, geleceğe olan düşleri öldürmekti amaçları. Yetmedi! Çünkü “zaten oralar hep kaos ve çatışma bölgesiydi”, Acının ve korkunun buralara, “güvenli” böl- gelere taşınması gerekiyordu. Bu kez bomba ülkenin göbeğinde, başkent Ankara’da patladı. Yaşamı, barışı, kardeşliği, dayanışmayı, cesareti... insanlığa ait güzel ne varsa öldürmek için kolları sıvamışlardı. Dersim, Maraş, Çorum, Sivas... Biliyorduk, yeni değildi, korku sa- larak yönetmenin örnekleri tarihimizde bolca vardı. Ama şimdi kendi yaşadığımız tarihin katliamlarına tanıklık ediyorduk. TESLİM OLMAMAK İÇİN Ankara katliamı... Sabahın erken saatlerinde vakitsiz biten hayatların haberini almak... Birlikte yaşadıklarımı- zın, birlikte tartıştıklarımızın, birlikte yürüdüklerimizin; tanımasak bile geleceğe inancımızı tazeleyen kimi öğ- retmen, kimi sağlıkçı, kimi öğrenci, kimi işçi, kimi barış annesi, kimi çocuk yüzü aşkın insanın ölümüne tanıklık etmek... İnsanlara en yakınındakini kaybettiğini söyle- mek, geride kalanların bundan sonraki hayatının o kadar kolay olmayacağını bilmek... Ama yine de yürümek... Kolay değil! Nasıl başa çıkacağız? Bir mitinge çoluğunla çocuğunla gitmekten korkmakla; kalabalık içine girmek- ten, metroya binmekten imtina etmekle; çevreye, in- sanlara şüpheyle bakmakla, belki sana da şüpheli gözlerle bakanlar olduğu hissiyle nasıl baş edeceğiz? Toplum içinde yaratılan korkuya ve güvensizliğe teslim olmamak için ne yapacağız? İLK ADIM BİLMEK Her ne olursa olsun bilmek, karanlıktan aydınlığa ge- çerken atılması gereken ilk adımdır. Neler olduğunu, ne ile baş etmemiz gerektiğini bilmek, nasıl baş edeceği- mizi bulmak için de altın anahtardır... Katliamların asıl amacını biliyoruz; bir araya gelenler arasına korku duvarları örmek. Devletin bilerek üstünü örtmeye çalıştığı, ya da zaten harcını kendi koyduğu duvarlar... Duvarlar örüldükçe de birbirimizden uzakla- şacaktık. Duvarlar yükseldikçe karanlık artacak, karanlık artıkça sorularımıza yanıt aramamaya, kendimize dön- meye başlayacaktık. Kendini kapatmak, sessiz kalmak, dikkatini dağıt- mak, olmamış gibi davranmak, alışmış gibi yapmak… Yalan değil her biri savunma mekanizması, günü kurtar- mak için işe yarar yöntemler... Hani duvarlar dedik ya o duvarları en iyi biz kadınlar biliriz. Evlerin arasına çeki- len, aynı daralmışlıkları yaşamamıza rağmen aramızda yükselen... Fabrikada yanıbaşımızdakiyle konuşmama- mız için çekilen... Kapının eşiğine her çıktığımızda yasa- sıyla, geleneğiyle bizi geri dönmemiz için tehdit edenlerin ördüğü duvarlardı onlar. Biz ne kadar geri çe- kilirsek o kadar bizi hapseden duvarlar... İKİNCİSİ HAREKETE GEÇMEK İşte bu yüzden ikinci anahtar da harekete geçmek- tir. Sokağa her çıkışımızda, günlük rutinimizden küçü- cük bir farklılıkta bile nefes aldığımızı hissetmemiz, bir arkadaşımızla buluştuğumuzda, komşumuzla konuştu- ğumuzda bile “iyi geldi” demelerimiz hep bu duvarları aştığımız, yani harekete geçtiğimiz anlardır. Sokağa çıkmak, elbette sadece eylem yapmak değil- dir. Sokağa çıkmak aynı zamanda hayatın akış yönünü ve hızını görebilmenin de yoludur. Sizi size bırakan, za- manı durduran unutma yöntemlerinin aksine çözmenin, aynı duvarları yıkma çabası içinde olanlarla birlikte yürü- menin olanaklarını da görmektir. Acılarla baş edebilme- nin en etkili yöntemi gerçeği görmek, yapabileceklerinle ve de yapamayacaklarınla yüzleşmektir. Acının size has olmadığını anlatır sokak, anlatır da sen de anlat, der. Onun için sokak iyileştirir, dayanışma güçlendirir. Direncin kadın şairi Sennur Sezer’in Sabah Türkü- sü’nde söylediği gibi “Emek senin, umut senin / Korku ne? / Yeter ki elin ellere kavuşsun.” Sokak iyileştirir! Elbette bazı acılarımız olacak; hatırladıkça üzülecek, üzüldükçe yorulacak, yoruldukça öfkelenecek, öfke- lendikçe sokağa çıkacağımız acılar…

Seitenübersicht