Please activate JavaScript!
Please install Adobe Flash Player, click here for download

Projekt28

2015• NO 28 KADIN MEHTAP ÇALLI “ Ben de sizin gibi insanlara yardımcı olmak istiyorum, hem de çok istiyorum” dedi- ğinde 16 yaşındaki Suriyeli J.., duraksadım. Kendisi ve ailesi yaklaşık 25 gündür bir spor sa- lonunun içinde, yaklaşık 200 mülte- ciyle birarada, binbir zorlukla boğuşurken ve şu an kendilerinin yardıma ihtiyacı varken bunu içten- likle söyleyebilmesi umudun hep va- rolduğunu gösteriyor... Berlin Göçmen Kadınlar Derneği olarak mülteciler konusunda neler yapabileceğimizi planlarken, acil ihti- yaçları toparlamanın yanısıra, kadın- ları, çocukları olanaklarımız elverdiğince, o kapalı mekandan çıka- ralım, biraz nefes almalarına yardımcı olalım dedik. Yemek akşamı düzenle- yelim, kadınlar çocuklarıyla gelsinler, birlikte yemek yiyelim, dilimiz yetti- ğince sohbet edelim, yalnız olmadık- larını bilsinler istedik. Kaldıkları mekana uğramamız bile yetiyor, etrafımızda gülen yüzler, sanki tanışıyormuşuz gibi selamlaş- malar ve ardından gelen sohbetler. Görevlilerin “burası hapishane değil, isteyen istediği gibi girer, çıkar” sözleri daha çok genç erkekler için geçerli. Onların en uzak mesafesi ise en yakın bildikleri yer, yakındaki bir park. Kadınlar daha çok içeride, dışarı çıkanlar nadir. Çocuklar her yerde çocuk, su birikintisini oyun yapmışlar. Biraz daha işin içine girildiğinde, dışarıdan yolundaymış gibi görünen işleyişin aslında ne kadar kilitlendi- ğini, hatta düğümlendiğini görüyo- ruz. Daha çok gönüllülük üzerinden yürüyen az sayıda personel, sınırlı sayıda sosyal danışman, haftada bir iki gün uğrayan doktor...Çoğu idea- list ama, yorgun, bitkin, ne yapacak- larını bilmez halde. Kurallar çoktan kontrolden çıkmış, gelen yardımlar, ayrılıp düzenlenemediği için dağıtıla- mayıp depoda bekliyor. Giren çıkan çok sayıda gönüllü.. Yemekhanede onca gürültünün arasında mülteci bir gence Almanca öğretmeye çalışan bir diğer genç. Annesiyle birlikte gelip, ne yapabileceklerini öğren- meye çalışan bir genç kız. Onlarca hazırlanmış brötchen getiren fırıncı. Yine çocukları etrafına toplamış, on- larla ilgilenen gönüllü bir eğitmen. Ve umutlarının bu olmadığını dile getiren gençler, ya da buna da şükür diyen yetişkinler... Tüm bu kargaşanın içinde kadın- lara ulaşmaya çalışırken tanıştık 16 yaşındaki J.. ile. 4 dil biliyor J.. hemen aldı elimiz- deki bildirileri, „ben dağıtırım kadın- lara, anlatırım onlara“ dedi. İki gün sonra tekrar gittiğimizde J... bize sa- rılırken, „bir daha gelmeyeceksiniz diye korktum“ dedi. Burukluk yaşa- dık. Tüm kadınların yemek akşamına gelmek istediğini söyledi, gülüştük hepbirlikte... Ablasının günlerdir sancısı oldu- ğunu çok üzüldüğünü söyleyince, ilk aklımıza gelen görevlilerle görüşmek oldu. Ancak sağlık konusunda orada ve mültecilerin şu an bulundukları her mekanda, ne kadar büyük sıkıntılar yaşadıklarını ya da yaşayabilecekle- rini gördük. Dil sorun, doktor haftada bir iki kez geliyor, ancak hastaneye gidilmesi gerekli durumlarda hiç bir şey yapamıyorlar. Onlar da çaresiz, refakat edebilecek eleman yok, ayakta zor duran birinin toplu taşı- mayla hastaneye gitmesi... Birlikte gidiyoruz. Sıra beklerken yanımızda oturan bir anne ve kızı an- lıyorlar yanımızdaki kızların mülteci olduklarını ve Almanya’ya hoşgeldiniz diyorlar. Bizim ayrılmak zorunda ol- duğumuz bir ara Türkiyeli hastabakıcı yardımcı oluyor onlara. Doktorlar son derece hassas ve anlayışlı. Yapılması gerekli tetkikler yapılıyor ve birşey bulunamıyor ilk etapta. Sonra yaşa- dıklarının kolay olmadığını ve bu ne- denle birçok mültecinin aynı sorunlarla geldiğini, bu sorunların psi- kosomatik kaynaklı olabileceğini be- lirtiyor, genç bir doktor. Ama ekliyor bu da bir hastalık ve tedavi edilmesi gerek, bilgilendiriyor, yönlendiriyor bizi neler yapabileceğimiz konu- sunda. Saatler sonra geri dönüyoruz, anne baba telaş ve merak içinde, de- falarca teşekkür ediyorlar ve “bizim burada her şey siz” diyor baba kolla- rını açarak. İki gün sonra tekrar gidiyoruz. J.. ve ailesi yok, telefon ediyoruz. Birisi 3 aylığına boş olan evini açmış on- lara, gelin kalın burada demiş. Çok seviniyoruz. Olsun üç ay üç aydır...Çünkü demiştiki J... bize; bizim ev olacak, biz hiç ayrılmayaca- ğız, siz bize biz size gelip gidecek. Ve ekliyor ablası telefonda „biz ye- meğe gelicek...“ Dayanışma güzeldir BERLİN DORTMUND DORTMUND 13

Seitenübersicht