Please activate JavaScript!
Please install Adobe Flash Player, click here for download

Projekt28

2015• NO 28 KADIN süregiden israfın sorumluluğundan kaçmaktan başka ne işe yarıyor? Yiyeceklerle beraber çöpe attığımız aynı zamanda para, emek ve zaman değil mi aslında? Bazen insanın kendini beğenme egosu vicdanının önüne bile geçe- biliyor ve komşusunun aç olduğunu bildiği halde artık yemeklerini bir- birine karıştırıp çöpe atabiliyor. Halbuki çöpten önce önümüzde başka bir sürü seçenek var: Tabakta artan yemekler ya bir kaba konup ertesi güne saklanabilir, ya da başka herhangi birisiyle paylaşılabilir. Lokan- tada yiyemediklerimiz paketlenip eve getirilebilir. Bayat ekmekler kul- lanılarak yapılan yemek tarifleri mevcut. Kuşlar ekmek kırıntılarını çok sever, diğer hayvanlar da yemeğin tadının nahoş olmasına aldırmaz. Sebze ve meyvelerin çekirdek ve kabukları ise toprağa gömüldüğünde ya gübreye ya bitkiye dönüşür. Çöpe atılmaktan kurtulan herşey, genel çöp miktarını küçülteceğinden metan gazı salınımı ve küresel ısınmanın azalmasına katkı sağlar. Türkiye dahil bir çok ülkede yenile- bilir yiyeceklerin üçte biri çöpe giderken, milyonlarca insan karnını çöpten topladığı yiyeceklerle doyuruyor. Bir de mecbur olmadığı halde mevcut politik sistemi protesto etmek için çöp bidonlarına dalan in- sanlar var (Dumpster divers). Yemek ihtiyacını çöpten karşılayan Fri- ganlar, çoğunluğu zaten ambalajlanmış olan bu yiyecekleri birbirine karışmadan ve bozulmadan çöpten çıkartıp değerlendiriyor. Bilindiği kadarıyla da uyguladıkları bu diyetten dolayı hiçbiri hastalık ve ya ze- hirlenmeye maruz kalmıyor. Zaten “son kullanma tarihi” tabiri İngiliz- cede ‘best before’ olarak kullanılır. Yani o tarihten önce yense iyi olur anlamına gelir, “sonra yenilirse zehirlenirsiniz” gibi bir mesaj içermez. Ayrıca fast-food ya da hazır yiyeceklerin içine konan koruyucu ya da renklendirici gibi kimyasallar çürümüş yemekten çok daha zararlıdır. Neden frigan? Kapitalizmin hakim olduğu dünyada bir “frigan” olmak kolay değil, ama herkesin tükettiği malın ve ürettiği çöpün miktarını azaltması mümkün. Etik üretimleri satın almak, geri dönüşüm yapmak, poşet ye- rine kumaş alışveriş torbası kullanmak, organik atıkları toprağa göm- mek, gereksiz enerji ve malzeme kullanmamak, yeni almaktansa eski olanı tamir etmek, yiyemediğimiz yemeği hayvanlara vermek, ihti- yacɪmzdan fazlasını paylaşmak, deterjan, süt ya da yumurta gibi yiye- cekleri ambalajlı almaktansa yanımızda getirdiğimiz kaba koyarak eve götürmek, hediye olarak paketlenmiş bir eşya vermek yerine insan emeğinin para kazanacağı bir şey almak ve mümkün mertebe alışveriş yapmamak hepimizin elinde. Friganlık prensipleri aslında yeni değil; bir çok öğreti ve din de mev- cut olan kavramlar. Bu sadece ileri kapitalist toplumlara unuttukları değerleri hatırlatmak için oluşmuş yeni bir düşünce tarzı. Unutulan en temel değer ise “saygı”. Doğaya, insana, emeğe ve kendimize saygı. Belki çok güçlü ve geniş kitlelere ulaşabilecek bir felsefe de değil, ancak yerel bir etki oluşturabilir. Zaten bir toplumu düzeltmek ya da değiştirmek için o toplumun en küçük birimlerinden başlamak gerek- mez mi? Yaşadığımız gezegen canlı bir organizmadɪr ve ayrıca kimsenin özel mülkü değildir. Dünya’ya özen gösterilmesi gerekir, çünkü Dünya bize ait değil, sadece bizden sonraki nesillerden aldığımız bir emanet. Ge- zegenimizin taşıma kapasitesinin zorlandığının bilincinde olan ve bu nedenle çöp üretmeyip, bilakis mevcut çöp miktarını azaltan friganlar, ilerde vicdanı en rahat insanlar olacaklardır. Ayrıca frigan pratiğe sahip olanlar gelecekte bir gün yaşam kaynakları azaldığında, doğanın ver- diğinden fazlasını talep etmeyip az ile tatmin olabilen şımarmamış in- sanlar oldukları için, zor hayata daha kolay ayak uyduracaktır. “Biri yer biri bakar, kıyamet bundan kopar” mantığıyla da düşünür- sek toplumların böyle bir yaşam felsefesi benimsemesi halinde açlık, eşitsizlik, hırsızlık hatta terörün bile azalacak olması zor görülen bir sonuç olmasa gerek. *NOT: Bu yazı 15.06.2015 tarihinde Indigo Dergisi'nde yayınlan- mıştır. (http://indigodergisi.com/2015/06/cope-atilan-yemekler-ac- liktan-olen-cocuklar/) İNGİLTERE Kadınları kalp öldürüyor. Oxford Üniversitesi’nin yaptırdığı ve "Euro- pean Heart Journal"de sonuçları açık- lanan araştırmaya göre, kadınlar en fazla kalp ve tansiyon rahatsızlıkların- dan hayatını kaybediyor. Araştırma grubu, 53 ülkede kadın ölümlerini araştırdı. Kadınların kalp ve tansiyon rahatsızlıklarından ölüm oranı yüzde 49 iken, bu oran erkeklerde yüzde 41. Kadınlar belli bir yaştan sonra daha fazla kalp ve tansiyon rahatsız- lıklarına yakalanıyor. Sekiz Batı ülkesi Danimarka, Fransa, İngiltere, İsrael, Hollanda, Norveç, İsviçre ve İspan- ya'da 100 bin kadından 250'den az kadın bu rahatsızlıklardan hayatını kaybederken, Doğu Avrupa ülkele- rinde Kırgistan, Makedonya, Mol- davya, Ukrayna, Özbekistan ve Türkmenistan'da her 100 bin kadın- dan bini,kalp ve tansiyon rahatsızlıkla- rından hayatını kaybediyor. Kıyaslama açısından kadınların sa- dece yüzde 2'si göğüs kanserinden yaşamını yitiriyor deniliyor. AVUSTURALYA Melbourne Üniversitesi işyerlerinde cinsel tacizlerin kadınları nasıl etkile- diğini araştırdı ve araştırma sonuçları "Psychology of Women Quarterly" dergisinde yayınlandı. Araştırma ekibi, 1985 yılından 2012 yılına kadar ya- yınlanmış 88 araştırmayı değerlen- dirdi. Bu araştırma 74 bin kadını kapsadı. Ortaya çıkan sonuç şu oldu: İşyerinde cinsel taciz ve cinsel davra- nışlara varmadan, "basit" diye değer- lendirilen cinsel içerikli şakalar, fıkralar, yorumlar dahi kadınları iş ya- şamında olumsuz etkiliyor. Aynı şe- kilde, kadının mesleğinde teşvik edilmemesi, kötü ücretlendirme, hor ve küçük görme, yaptığı işe değer vermeme kadının psikolojisini ve be- densel sağlığını olumsuz etkiliyor de- nildi. İşyerlerinde cinsel tacizden, açık tacizin anlaşılmamasına, kadına cinsi- yetinden dolayı uygulanan her türlü ayırımcılığın taciz olduğuna dikkat çe- kildi. 28

Seitenübersicht