Please activate JavaScript!
Please install Adobe Flash Player, click here for download

Projekt28

2015• NO 28 KADIN 12 ELiF DEMiRHAN S osyal medyadan yapılan bir çağrıyla 5 Eylül gecesi yüz- lerce insan savaş mağdur- larını garda beklemeye başladı. Gece boyunca başta gençler olmak üzere yüzlerce kişi imece usulu çalıştı. Evlerden ta- şınan yiyecek ve giyecekler ayrı ayrı tasnif edildi. İstasyonun geniş kori- doruna yerleştirildi. Sabaha karşı oluşturulan insan zinciriyle Dietrich- Keuning-Haus’a taşındı. Dort- mund’un Nord bölgesinde kültürel çalışmaların yanı sıra farklı uluslar- dan insanları bir araya getirmeye ça- lışan kurum, bu kez kapılarını sığınmacılara açarak kamuoyunda geniş bir destek buldu. Dietrich- Keuning Haus Müdürü Levent Aslan, „Kürtçe, Arapça, Türkçe dil bilenle- rin yardımına ihtiyacımız var“ çağrı- sını yapınca GKB’li kadınlar da oraya akın etti. Sağlık, temizlik, yemek, ulaşım, tercümanlık için başvuran yüzlerce kişiden telefon alındı. Başvuru sayısı bini aşınca doğal olarak durduruldu. Almanı, Türkü, Kürdü Arabı, İranlısı hep birlikte çalıştılar. Kimi bir tas çorba verdi, kimi çöp topladı, kimi bir bebeğin temizliğini yaptı, kimi hastaları doktora götürdü. Masalar temizlendi, her gelen kafile için ayrı hazırlıklar yapıldı. Peki bu kadar yoğun bir çalışma ve ahenkli bir ça- lışma nasıl oluştu? Bu ahengi sağla- yan insan sevgisiydi. Daha önceden birbirini tanımayan insanlar iki hafta içinde arkadaş oldular, telefon ağları oluşturdular. İşi daha düzenli yap- mak için sorumlular seçtiler. Yemek ihtiyacını halk karşıladı. Kadınlar ten- cereleriyle yemek taşıdılar. İhtiyaçlar belirlendi. Kim hangi yemeği yapa- cak. Kendiliğinden bir örgütlülük ağı. Fatma Karacakurtoğlu; „Ben in- sanlığı öğrendim, dayanışmayı öğ- rendim“ diyerek günlük iki saatlik uykuyla sığınmacılara yardım etme- nin altındaki nedeni bir cümleyle ifade ederken, söze Gonca gidiyor. Gonca; „Yardım için geldim. Bu in- sanların bize ihtiyacı var. Çevreme bakarken bir çocuğun arabasında boynunun yana düştüğünü gördüm. Hemen arabadan çıkardım. Çocuk ateşten yanıyordu. İlk yardıma gö- türdüm. Oradan da hastaneye kaldı- rıldı. Çocuğun durumunu merak ediyordum. Bir arkadaş yanlışlıkla bana çocuğun öldüğünü söyledi- ğinde dizlerimin bağı çözüldü. Yüre- ğimden bir parça koptu sanki. Nasıl anlatayım o anı, sanki dünyam yı- kıldı. Sonra öğrendim ki yardım etti- ğim çocuk hayatta. Bu haber beni çok sevindirdi. Bir çok çocukla ilgi- lendim Yollarda en çok çocuklar et- kileniyor ve çabuk hastalanıyorlar. Bir battaniyenin içinde yeni doğan bir bebeği gördüğümde de bunlar bizim geleceğimiz diyerek çocuğu kucakladım yüreğime bastım. Iki ayağı sarılı yaralı bir adamı doktura götürmüştüm. Geçici tedavisi bitip tekrar salona döndüğünde tekrar karşılaştık. Yemek yiyip yemediğini sorduğumda o an adamın ağladığını gördüm. Bunların hepsi duygu se- liydi“ diye anlatıyor. Serpil Alan (Dortmund Göç- men Kadınlar Derneği üyesi); Kadın kadının dilinden anlar. Dilini bilme- sem de bakışlarından anladım. Neye ihtiyaç duyacaklarını. Kim ister evini terkedip uçsuz bucaksız bir yola düşmeyi. Dilleri yok, bizlere dertle- rini anlatamazlar, ama ben tahmin edebiliyorum neye ihtiyaçları oldu- ğunu, Bir poşet ped hazırladım. Masa masa gezip kadınlara verdi- ğimde şaşkınlık içerisinde paketi al- dıklarında yüzlerindeki sevgi benim yüreğime işledi. Yolculuk esnasında parçalanmış bir aile. Kadın başka şehre gönderilmiş adam da Dort- mund’da. Eşini arar durur. Genç adam gözlerime bakarken imdat der gibiydi. Yaklaştım yanına derdini an- lattı. Eşimin hangi trene bindirildiğini bilmiyorum. Belki ikinci trende bu- raya gelebilir. İkinci trende de kadın gelmedi. Ama ben telefonumu ver- dim. İki gün sonra eşini bulmuş. Beni aradığında gözlerim doldu. Samiye; Ben kendimi Türkçe ve Kürtçe tercüman olarak kaydettir- dim. Dile çok ihtiyaç vardı. Bir kadını doktora götürdüm. Günlerce banyo yapamamış, kadınların ilk soruları banyo var mı burada. Banyo yoktu. Çünkü bir saat içinde kafilenin git- mesi gerekiyordu ki yenisi için plan yapılsın. Yakında oturan bir arkadaş bir kadını evine götürüp banyo yap- tırıp getirdi. İnsanlar birbirine güve- nerek bakıyorlardı. Tanık olduğum diğer bir şey; Macaristan sınırında insanlar dövülünce üç sene önce bu- raya gelen Suriyeli bir genç kardeşi- nin dövüldüğünü görür. Hiç bir irtibat yok. Almanya’ya gelecek in- sanları beklemeye başlar. İnsanların Dortmund’a gelmesiyle birlikte bu genç her gelen trende kardeşini aradı. Umudunu yitirmeden. Trenin birinde kardeşi geldi. Günlerce yol- lardan yürümüşler saldırıya uğramış, özellikle sınırdaki dövülmede çok hır- palanmış. Ama sonunda sağ olarak birbirlerine kavuştuklarında duygulu anlar yaşandı. Kavuşma anında her- kes hem gülüyor hem ağlıyordu. Derya (Dortmund Üniversite- si’nde öğrenci); Arap bir kızla karşı- laştım. Kızı çok yorgun ve bitkin gördüm. Beş gündür yemek yemedi- ğini ve uyumadığını söyledi. Yollarda çok hırpalanmıştı. Çok sıkıntı yaşadı- ğını söyledi. Ben ilgilenmeye başla- yınca anında bayıldı. Hemen ilk yardıma götürdüm. Buradaki gönül- lülerin sevgi bakışlı olduğunu söy- ledi. Başka bir kafile gelince ben bir Kürt aileye yaklaştım. Kürtçe onlarla anlaşmaya çalıştım. Rojova’dan gel- mişlerdi. 1,5 yaşlarındaki bir çocuk anında bana anne diye sarılıverdi. Çocuğu kucakladım. Sarıldım, öptüm sevgimi çocuğa hisettirmeye çalış- tım. Çocuklar çok sefil, bir değil, beş değil onlarca çocukla ilgilendim. Her an ölümle karşı karşıyalar. Yüksek ateş çocukların hayatına mal olacak gibi. Anne ve babalar çok yorgun. Bir travma yaşıyorlar. Kobane, Afrin, Rojova neresi deseler, bu masa derim. Rojova benim için burası. Bu insanların yaşamış oldukları bu an. Benim için Rojova’nın geleceği bana sarılan bebeğin geleceğidir. Onun için geleceğimizi yaratacak olan bu bebeklere sarılmak, gülerek karşıla- mak çok önemli. Başka ne yapabili- rim. Bu masada Rojova’yı arıyorum. Çünkü onlar burda çorba içtiler, su içtiler, mamasını yediler. Bebeklerin temizliği yapıldı. Ha şuracıkta bana anne diye boynuma sarılan bir küçük savaş mağduruydu. Savaş mağdurları Dortmund’da

Seitenübersicht